Niye daldın uzaklara ey çocuk!
Nedir düşündüren seni,
Böyle üzen derinden?
Bir bakışın oynatır mı dağları yerinden?
Sahi kaç yıl mutlu oldun mesela ,doya doya yaşadın mı hayatı?
Daha dört yaşındasın küçüğüm
Yıllar ne götürdü senden?
Nasıl öğrendin özlemi, acıyı?
Sahi özlem nedir senin için,
O küçücük yüreğin özlemle başedebilir mi?
Hayat böyle küçüğüm; düşersin öğrenirsin.
Ve aynaya baktığında her düştüğünde kanayan dizlerim olsa dersin...
Sana hiç bir şey için söz veremem!
Ben seni dünyada en çok seven kişiyim;
Bir gün gitmeyeceğimi garanti edemem.
Annemsin sen dersin, bırakmaz, gitmezsin
Ben gitmek istemem elbet;
Ama hayat, hayat çok zalim be küçüğüm.
Bak mesela baban da gitmem derdi;
Elinde olsa hiç gitmezdi...
Bu ayrılık ne zaman biter bilmem küçüğüm
O eksik gülüşün ne zaman tamamlanır...
Elimde olsa gözünün içine sızan hüznü gözbebeğinden söker alırdım...
Kalbimi parçalayan o hüznünü
Mutlulukla sıvardım...
Kaç gece geçirdik evimizden uzak,
Kaç sabahı karşıladık ayrı diyarlarda?
Böyle hasretlik çok zor baban ayrı,
Biz ayrı aylarımız geçti yollarda...
Şunu çok iyi biliyorum evet bundan eminim ,bitecek küçüğüm bu hasret.
Bitecek küçüğüm az biraz daha sabret.
Küçüğüm sen şimdi gül nolur kahreden o ifadenden sıyrıl;
Sen gül ki ruhum kininden arınsın.
Sen gül, hep gülki içindeki masumiyet kanatlansın...
BİZE GÜLMEK YARAŞIR EY ÇOCUK!
BAŞIMIZ DİK, YOLUMUZ AÇIK...
UNUTMA KÜÇÜĞÜM GÜNEŞİ SIVAYAMAZ HİÇ BİR BALÇIK...